Kesit Alma Nasıl Yapılır? Bir Filozofun Gözünden Gerçeği Bölmek
Kesit alma, ilk bakışta teknik bir işlem gibi görünür. Fakat derin düşünceyle yaklaştığımızda, bu eylem yalnızca bir nesneyi, olguyu ya da zamanı bölmek değil; gerçeği kavrama biçimimizi belirleyen felsefi bir eylemdir. Bir filozof için “kesit almak”, dünyayı anlamanın sınırlarını çizmektir. Çünkü her kesit, bir bütünden koparılmış anlam parçasıdır. Peki, bir bütünü parçalara ayırmak, hakikati kavramamızı mı kolaylaştırır, yoksa onu kaybetmemize mi neden olur?
Epistemolojik Bir Kesit: Bilginin Sınırları
Epistemoloji yani bilgi felsefesi açısından kesit alma, bilginin doğasına dair temel bir soruyu gündeme getirir: “Ne kadarını görebiliyoruz?” İnsan, gözlemiyle evrenin tamamını kavrayamaz; bu yüzden bilgiyi, küçük parçalara bölerek elde eder. Tıpkı bir bilim insanının bir fenomeni incelemek için onu izole etmesi gibi, düşünür de hakikati kesitlere ayırarak anlamaya çalışır. Ancak her kesit, aynı zamanda bir kayıptır. Çünkü bütünü dondurur, zamanı durdurur, değişimi askıya alır. Bilgi böylece, sürekli akan bir nehrin yüzeyinden alınan tek bir damla olur. Bu damla, suyun doğasını anlatır mı, yoksa yalnızca bir anlık yansımasını mı?
Ontolojik Boyut: Varlığın Bölünebilirliği
Ontoloji, yani varlık felsefesi açısından “kesit almak”, varlığın doğasına dair bir meydan okumadır. Bir nesneyi bölmek, onun “ne” olduğunu anlamaya çalışmaktır; ancak aynı zamanda “ne olmadığına” da karar vermektir. Kesit alma işlemi, varlığı sınırlandırır, tanımlar, biçim verir. Bu nedenle, ontolojik olarak her kesit bir “yaratım” eylemidir.
Bir taşın kesiti, sadece taşın bir kısmı değil, aynı zamanda bizim onu “taş” olarak adlandırmamıza yol açan anlamın bir yansımasıdır. Filozof burada şunu sorar: “Bir şeyi bölerek mi, yoksa bütün halinde kalarak mı daha gerçek yaparız?” Varlık, parçalanabilir mi, yoksa her parça zaten bütünden ayrılamaz bir biçimde mi vardır?
Etik Perspektif: Kesmenin Sorumluluğu
Etik açıdan kesit almak, yalnızca nesneye değil, onu kesen özneye de bir sorumluluk yükler. Kesit alma bir seçimdir ve her seçim, bir şeyi görünür kılarken diğerini görünmez yapar. Bu yüzden her kesit, bir tür adalet meselesidir.
Bir fotoğrafçı kadrajını seçerken, bir araştırmacı verilerini sınıflarken, hatta bir insan bir anısını hatırlarken bile, kesit alır. Bu seçicilik, aynı zamanda bir dışlama eylemidir. Etik olan soru şudur: “Ne kadarını görmeye hakkımız var?”
Bir şeyi anlamak uğruna onu parçalamak, bazen o şeyin bütünlüğüne zarar verir. Bu durumda kesit almak, bilginin değil, müdahalenin bir biçimi olur.
Kesit Almanın Uygulamalı Boyutu: Görmek mi, Anlamak mı?
Teknik anlamda kesit almak —ister bilimsel bir deneyde, ister sanatsal bir eserde olsun— bir konuyu incelemek için sınır belirlemektir. Ancak bu sınırlar, düşünsel anlamda bizi hem korur hem kısıtlar. Çünkü insan zihni, sınırsız olanı kavrayamadığı için sınırlara ihtiyaç duyar.
Kesit, bir mercektir: Yaklaştırır ama aynı zamanda bütünün dışını flu hale getirir. Kesit alma nasıl yapılır? sorusu bu yüzden sadece “nasıl” değil, “neden” sorusunu da içerir.
Bir araştırmacı “neden bu bölümü seçtim?” diye sormalı; bir sanatçı “hangi duyguyu dışarıda bıraktım?” diye düşünmelidir. Çünkü her kesit, bir çerçevenin içine alınmış gerçektir — ve çerçevenin dışı, görünmeyen bir hakikattir.
Düşünsel Bir Davet
Kesit almak, anlamı kontrol altına almak demektir. Fakat anlam hiçbir zaman bütünüyle kontrol edilemez. Her kesit, sonsuz olasılıkların birinden ibarettir.
O hâlde, şu sorularla yazıyı bitirebiliriz: Bir bütünü anlamak için onu bölmek zorunda mıyız? Yoksa gerçek, kesitlerin ötesinde mi saklıdır? Ve nihayetinde, bir kesiti alan mı daha çok öğrenir, yoksa bütünü kaybeden mi?
Kesit alma sadece bir teknik işlem değil; insanın varlıkla, bilgiyle ve etikle kurduğu ilişkiyi biçimlendiren felsefi bir jesttir. Belki de asıl soru, “kesit nasıl alınır?” değil, “kesiti kim alır?” olmalıdır.